Jump to content

Sergio Bianchi - (Bir Günlük Kaydı)


Önerilen İletiler

  • Partner
Oluşturuldu:

Bugün bir şeyler yazmak istiyorum. Hani bazen insana, her şeyin biraz karıştığı anlarda yazmak gelir ya… İşte öyle bir an. Geriye dönüp baktığımda, hep merak ettim: İnsan kim olduğunu ne zaman keşfeder? Belki de o anlardan biri şimdi…

 

——

 

Ben Sergio Bianchi. 19.05.2001 doğumluyum. Milano’nun o kalabalık sokaklarında, ıssız sabahların ve gürültülü akşamların arasında büyüdüm. Her şey o şehri sevmek gibiydi. Kahve kokuları, yağmurdan ıslanmış eski taşlar, sabahın erken saatlerindeki o sessizlik… Milano’da hayat, sanki başkalarının gölgelerinde geçiyordu. Hâlâ o şehri içimde taşıyorum, ne kadar uzak olsam da. Çocukken fazla konuşmazdım, ama insanları izlemeyi çok severdim. Gözlerinde kaybolan bir hikâye, her anın içinde bir şey saklıydı. Bu yüzden büyüdükçe, bana her şeyin ardında bir anlamı olduğuna inandım. O yüzden tıp okudum. İnsanları anlamak, bedenlerini ve ruhlarını incelemek, onların içsel dünyalarına dokunabilmek… Hayatımın bir amacı gibi hissediyordum. Üniversite yıllarımı, aslında bir yandan çalışarak, bir yandan okula giderek geçirdim. Gündüzleri dersler, akşamları bir barda barmenlik. O zamanlar, her şeye hâkim gibi görünmeye çalışıyordum, ama içimdeki boşluğu fark etmek zor oluyordu. Bar, bana insanları anlamayı öğretti. Bir kokteylin ardında, bir hikâye vardı. Her siparişi alırken, insanların gözlerindeki kırgınlıkları, neyi sakladıklarını, neyi kaybettiklerini anlamaya başladım…

 

Her neyse… Bugünlük bu kadar. Belki yarın, hatırladıklarımdan biraz daha anlatırım. Şimdilik, geçmişin tozunu hafifçe silkeleyip bugüne geri dönüyorum.

  • Beğen 4
  • Teşekkürler! 1
  • Partner
gönderildi

“Yeni bir gün, yeni bir sayfa”

 

Bugün yine eski defterimi açtım.
Bazen bir anı öylesine canlı gelir ki, sanki üzerinden yıllar geçmemiş gibi… İşte şimdi öyle bir anı geldi aklıma.

 

———

 

Bir akşam, bardayken Giulia adında bir kadın gelmişti. O anı dün gibi hatırlıyorum. Gözlerindeki ışıltı hâlâ gözümün önünde…
O kadar güzeldi ki. Ama sadece güzellik değildi onu farklı kılan; gözlerinde bir sakinlik vardı, içinde fırtınalar koparken bile dışarıya huzur taşıyan bir duruş… Hafif bir gülümseme, kendinden emin bir çekicilik. İtiraf etmeliyim, beni her şekilde büyülemişti. Benden bir kokteyl istemişti. Sadece bir içki değil, sanki o anın tüm yükünü hafifleten bir dokunuş gibi…
Rom, nar aroması ve vanilya likörüyle hazırladım kadehini. Bir yandan içkimi hazırlarken bir yandan ona kendimden bir parça sundum. İçimi, o geceyi, tüm hissettiklerimi… Giulia, kadehi eline aldığında gözlerimin içine bakıp hafifçe gülümsedi. Sonra o cümleyi söyledi:
“İnsanları gerçekten görmek istiyorsan, bazen kelimelere değil, hissettirdiklerine kulak ver.”

İşte o an, içimde bir şeyler kırılıp yeniden şekillendi. Belki de hayatımda ilk defa, kelimelerle değil, sadece bir bakışla, bir anla gerçekten birini hissettim. O geceden sonra dünyaya bakışım değişti. İnsanların söylediklerine değil, sakladıklarına, hissettiklerine odaklanmaya başladım.
Birinin gülüşünün ardındaki kırıklığı, birinin sessizliğinin içindeki fırtınayı görmeyi öğrendim.  Üniversite bittiğinde, Milano artık bana dar geliyordu. O güzel şehri sevsem de, içimde daha fazlasını arıyordum. Ve böylece valizimi topladım. Los Santos’a doğru yola çıktım. Burası bambaşka bir dünya. Kaotik, yorucu, kocaman. Ama bir o kadar da hayat dolu…

 

Şimdi burada intern doktor olarak çalışıyorum. Her gün yeni bir yüz, yeni bir hikâye, yeni bir ders…
Henüz burayı tamamen “evim” diyerek kabullenemedim. Ama her sabah yeni bir başlangıç gibi uyanıyorum.

Belki bir gün, gerçekten kök salarım.
Belki bir gün, valizim yerden kalkmaz.
Şimdilik yoluma devam ediyorum… Acele etmeden, hissederek, yaşayarak.

 

Defteri kapatıyorum. Belki başka bir sokakta, başka bir barda, o tanıdık bakışı yeniden bulurum. Belki de bazı anılar, sadece hatırlanmak içindir…

  • Beğen 4
  • Teşekkürler! 1
  • VIP
gönderildi

farklı bir tarz başarılar takipteyim 🍻

gönderildi

giphy.gif?cid=6c09b952w29fwzie5qbtnvk46tHoşuma gitti başarılar.

  • Partner
gönderildi

Sessiz Bir Gece — Yeni Bir Sayfa

 

—————
 

Bazen, insan ne kadar yorulursa yorulsun, bazı ağırlıklar sırtından inmiyor.
Bugün de o gecelerden biri.
Defterimi açarken ellerim hafif titredi. Sanki kelimeler bile korkuyor çıkmaya.

Geçen gece bir ameliyata girdim.
İlk ameliyatımdı. İlk defa, gerçek anlamda bir hayatı avuçlarımın arasına aldım.
İlk defa, bir insanın yaşayıp yaşamayacağına dair bir savaşın içinde oldum. Polisle çıkan bir çatışmada vurulmuş bir adamdı. Sırtından giren kurşun, sağ alt kaburgadan çıkmıştı.
Vücudu, o küçücük metal parçasının açtığı yıkımı taşıyamamıştı.İşte o an, içimde bir düğüm oluştu. Operasyon boyunca elimden gelen her şeyi yaptım. Her dikişte, her müdahalede, sanki hayatı ellerimin arasına sıkıştırmış gibiydim. Bir an bile vazgeçmedim. Her seferinde “Belki kurtarabilirim.” dedim. İçimdeki sessiz dualarla savaş verdim.
Kan durmuyordu… Damarlar, hayatı taşımaktan vazgeçmiş gibiydi.
Kalbi yavaşladı.

Parmaklarım kanla kaplıydı, zamanla yarışıyordum.
Ama…
Sonunda sustu.
Kalbi sustu.
Sanki bütün ameliyathane, o anda sessizliğe gömüldü.

O an, sadece bir hayatı kaybetmedim.
İlk kez, çırpınarak tuttuğum bir hayatı ellerimin arasından kaybettim.
Ve sanırım bu yüzden, daha da ağır geldi.

Saatlerdir kendi kendime soruyorum.
Bu benim suçum muydu?
Daha fazla ne yapabilirdim?
Yoksa…
Bu, o gece o tetiğe basan ellerin mi yüküydü?

Ben yaşatmak için oradaydım.
Onlar vurmak için.

Ama işte, sonunda herkes bir parça kaybediyor.
Kurşunu sıkan belki unutur, raporu yazan belki unutur…
Ama ben…
Ben ellerimi her yıkadığımda, hâlâ o kana bulanmış anı görüyorum.

İlk ameliyatımdı.
Ve sonunda, ilk kaybımı yaşadım. İlkler genellikle heyecanlı olur derler. Ama kimse, bir insanın ilk kaybının kalbine bu kadar ağır bir taş gibi oturacağını söylemiyor.

Bazen kendime, “Elinden geleni yaptın, Sergio.” diyorum.
Bazen de sessizce, “Yetmedi.” diye fısıldıyorum.
Ve en kötüsü, ikisine de tam inanamıyorum.

 

Bugün buraya yazıyorum, çünkü başka kime anlatabilirim bilmiyorum.
Kimi zaman en ağır yükler, görünmeyenler oluyor.

 

Ve kendi kendime söz veriyorum:
Bir daha hiç kaybetmemeyi öğrenemem belki, ama her kayıpta biraz daha güçlü olmayı deneyeceğim…

 

Defteri kapatmadan önce bir şey daha eklemek istiyorum:
Hayat bazen bizim kontrolümüzün ötesinde kayıplarla dolu. Ama belki de cesaret, tüm kayıplara rağmen bir sonraki ameliyata, bir sonraki hayata yine aynı umutla başlamakta! 

gönderildi
𝓕𝓾𝓻𝓲𝓷𝓪, 2 saat önce yazdı:

Sessiz Bir Gece — Yeni Bir Sayfa

 

—————
 

Bazen, insan ne kadar yorulursa yorulsun, bazı ağırlıklar sırtından inmiyor.
Bugün de o gecelerden biri.
Defterimi açarken ellerim hafif titredi. Sanki kelimeler bile korkuyor çıkmaya.

Geçen gece bir ameliyata girdim.
İlk ameliyatımdı. İlk defa, gerçek anlamda bir hayatı avuçlarımın arasına aldım.
İlk defa, bir insanın yaşayıp yaşamayacağına dair bir savaşın içinde oldum. Polisle çıkan bir çatışmada vurulmuş bir adamdı. Sırtından giren kurşun, sağ alt kaburgadan çıkmıştı.
Vücudu, o küçücük metal parçasının açtığı yıkımı taşıyamamıştı.İşte o an, içimde bir düğüm oluştu. Operasyon boyunca elimden gelen her şeyi yaptım. Her dikişte, her müdahalede, sanki hayatı ellerimin arasına sıkıştırmış gibiydim. Bir an bile vazgeçmedim. Her seferinde “Belki kurtarabilirim.” dedim. İçimdeki sessiz dualarla savaş verdim.
Kan durmuyordu… Damarlar, hayatı taşımaktan vazgeçmiş gibiydi.
Kalbi yavaşladı.

Parmaklarım kanla kaplıydı, zamanla yarışıyordum.
Ama…
Sonunda sustu.
Kalbi sustu.
Sanki bütün ameliyathane, o anda sessizliğe gömüldü.

O an, sadece bir hayatı kaybetmedim.
İlk kez, çırpınarak tuttuğum bir hayatı ellerimin arasından kaybettim.
Ve sanırım bu yüzden, daha da ağır geldi.

Saatlerdir kendi kendime soruyorum.
Bu benim suçum muydu?
Daha fazla ne yapabilirdim?
Yoksa…
Bu, o gece o tetiğe basan ellerin mi yüküydü?

Ben yaşatmak için oradaydım.
Onlar vurmak için.

Ama işte, sonunda herkes bir parça kaybediyor.
Kurşunu sıkan belki unutur, raporu yazan belki unutur…
Ama ben…
Ben ellerimi her yıkadığımda, hâlâ o kana bulanmış anı görüyorum.

İlk ameliyatımdı.
Ve sonunda, ilk kaybımı yaşadım. İlkler genellikle heyecanlı olur derler. Ama kimse, bir insanın ilk kaybının kalbine bu kadar ağır bir taş gibi oturacağını söylemiyor.

Bazen kendime, “Elinden geleni yaptın, Sergio.” diyorum.
Bazen de sessizce, “Yetmedi.” diye fısıldıyorum.
Ve en kötüsü, ikisine de tam inanamıyorum.

 

Bugün buraya yazıyorum, çünkü başka kime anlatabilirim bilmiyorum.
Kimi zaman en ağır yükler, görünmeyenler oluyor.

 

Ve kendi kendime söz veriyorum:
Bir daha hiç kaybetmemeyi öğrenemem belki, ama her kayıpta biraz daha güçlü olmayı deneyeceğim…

 

Defteri kapatmadan önce bir şey daha eklemek istiyorum:
Hayat bazen bizim kontrolümüzün ötesinde kayıplarla dolu. Ama belki de cesaret, tüm kayıplara rağmen bir sonraki ameliyata, bir sonraki hayata yine aynı umutla başlamakta! 

 

 

Dostoyevsky, Tolstoy Yanında bok yesin canım kardeşim Türk klasikleri romanı Sergio Bianchi hikayesini okumak için sabırsızlıkla takipteyiz.

 

  • Partner
gönderildi
𝓕𝓾𝓻𝓲𝓷𝓪, 10 saat önce yazdı:

Sessiz Bir Gece — Yeni Bir Sayfa

 

—————
 

Bazen, insan ne kadar yorulursa yorulsun, bazı ağırlıklar sırtından inmiyor.
Bugün de o gecelerden biri.
Defterimi açarken ellerim hafif titredi. Sanki kelimeler bile korkuyor çıkmaya.

Geçen gece bir ameliyata girdim.
İlk ameliyatımdı. İlk defa, gerçek anlamda bir hayatı avuçlarımın arasına aldım.
İlk defa, bir insanın yaşayıp yaşamayacağına dair bir savaşın içinde oldum. Polisle çıkan bir çatışmada vurulmuş bir adamdı. Sırtından giren kurşun, sağ alt kaburgadan çıkmıştı.
Vücudu, o küçücük metal parçasının açtığı yıkımı taşıyamamıştı.İşte o an, içimde bir düğüm oluştu. Operasyon boyunca elimden gelen her şeyi yaptım. Her dikişte, her müdahalede, sanki hayatı ellerimin arasına sıkıştırmış gibiydim. Bir an bile vazgeçmedim. Her seferinde “Belki kurtarabilirim.” dedim. İçimdeki sessiz dualarla savaş verdim.
Kan durmuyordu… Damarlar, hayatı taşımaktan vazgeçmiş gibiydi.
Kalbi yavaşladı.

Parmaklarım kanla kaplıydı, zamanla yarışıyordum.
Ama…
Sonunda sustu.
Kalbi sustu.
Sanki bütün ameliyathane, o anda sessizliğe gömüldü.

O an, sadece bir hayatı kaybetmedim.
İlk kez, çırpınarak tuttuğum bir hayatı ellerimin arasından kaybettim.
Ve sanırım bu yüzden, daha da ağır geldi.

Saatlerdir kendi kendime soruyorum.
Bu benim suçum muydu?
Daha fazla ne yapabilirdim?
Yoksa…
Bu, o gece o tetiğe basan ellerin mi yüküydü?

Ben yaşatmak için oradaydım.
Onlar vurmak için.

Ama işte, sonunda herkes bir parça kaybediyor.
Kurşunu sıkan belki unutur, raporu yazan belki unutur…
Ama ben…
Ben ellerimi her yıkadığımda, hâlâ o kana bulanmış anı görüyorum.

İlk ameliyatımdı.
Ve sonunda, ilk kaybımı yaşadım. İlkler genellikle heyecanlı olur derler. Ama kimse, bir insanın ilk kaybının kalbine bu kadar ağır bir taş gibi oturacağını söylemiyor.

Bazen kendime, “Elinden geleni yaptın, Sergio.” diyorum.
Bazen de sessizce, “Yetmedi.” diye fısıldıyorum.
Ve en kötüsü, ikisine de tam inanamıyorum.

 

Bugün buraya yazıyorum, çünkü başka kime anlatabilirim bilmiyorum.
Kimi zaman en ağır yükler, görünmeyenler oluyor.

 

Ve kendi kendime söz veriyorum:
Bir daha hiç kaybetmemeyi öğrenemem belki, ama her kayıpta biraz daha güçlü olmayı deneyeceğim…

 

Defteri kapatmadan önce bir şey daha eklemek istiyorum:
Hayat bazen bizim kontrolümüzün ötesinde kayıplarla dolu. Ama belki de cesaret, tüm kayıplara rağmen bir sonraki ameliyata, bir sonraki hayata yine aynı umutla başlamakta! 


"Belki de bir insanı gerçek yapan, taşıdığı izlerdir; yaşadıkları kadar, kaybettikleriyle de büyür." 
- UnderJR23

Başarılar dostii

  • Partner
gönderildi

Bazı Geceler Asla Bitmez…

 

Bugün serbest bırakıldım.
Demir parmaklıkların ardında geçen saatler, o gece, sanki ömrümden yıllar çaldı.
Ama dışarı çıktığımda anladım ki, insan bazen hapisten değil, kendi içindeki boşluktan kaçamıyor.

Yürüyordum.
Havanın soğukluğu yüzüme çarpıyordu.
Her adımda ayaklarım sanki daha da ağırlaşıyordu.
Gökyüzü griydi, rüzgar hafif hafif yüzüme çarpıyordu.
Ama ben başka bir yerdeydim; düşüncelerimin içinde, kaybolmuş bir halde.

İçimde hâlâ iki gecenin yükünü taşıyorum.
İki yaralı gece.
İkisi de farklı, ikisi de aynı acıyla kazındı ruhuma.

İlki…
İlk ameliyatım.
Polisle çıkan bir çatışmada sırtından vurulmuş bir adam.
Onun için elimden gelen her şeyi yapmıştım.
Saatlerce savaştım, her dikişte, her baskıda, onu hayata döndürmeye çalıştım.
Ama olmadı.
İç kanamaya yenik düştü.
24.04.2025, saat 19.51’de, ölümünü kaydettik.
İlk ameliyatımda bir hayatı kurtaramamanın acısı, hâlâ ellerimde hissettiğim o çaresizlik, hâlâ geceleri uykumu bölüyor.
O gece, ameliyathane ışıklarının altında, sessizce bir parçamı kaybettim.

 

 

Ve sonra Akina’nın gecesi geldi.
Normal mesaim bittiğinde, hastaneye bir eşyamı almak için dönmüştüm.
Orada Vivi’yi ve şerifin getirdiği bir kızı buldum.
Adı Akina’ydı.
Uyuşturucudan perişan olmuş, hayattan kopmuştu.
Onunla konuşmaya çalıştım.
Sıcaktım, dostça yaklaştım.
Ama tersledi beni, itti uzaklaştırdı.

Sonra bir şekilde arabamda buldum onu.
Vicewood tabelalarına kadar sürdüm.
O tabela altında birlikte oturduk.
O an gözlerinin içindeki fırtınayı görmüştüm.
Bira şişesini yere fırlattı, kendini kaybetmişti.
Git dedi bana…
Gittim.

On beş dakika sonra, korkudan, endişeden geri döndüm.
Ama artık çok geçti.
Akina, sonsuzluğa atlamıştı.
Yüzünde, bira şişesinde, merdivenlerde parmak izlerim vardı.
Polisi aradım, geldiler.
Ve bir geceliğine beni de götürdüler.

Suçlu değildim.
Ama herkes öyleymişim gibi baktı.
Bütün ipuçları, bütün izler beni gösteriyordu.
Ben ise sadece… onu korumaya çalışmıştım.

Şimdi kendi kendime soruyorum:
Ben mi suçluyum?
Yoksa ona o uyuşturucuları satanlar mı?
Onu çaresizliğe iten hayat mı?
Onu anlamayan, kurtarmaya çalışmayan insanlar mı?
Bilmiyorum.
Ama şunu biliyorum; o gece, hayatımdan bir parça daha eksildi.

İki gece.
İki kayıp.
İki yara.

Ve ben, hâlâ yürümeye çalışıyorum.
Bazen özgür olduğumu sanıyorum.
Sonra anlıyorum…
Gerçek tutsaklık insanın kendi vicdanında başlıyormuş.

Bugünlük defteri kapatıyorum. Sadece bu gece için. Biraz toparlanmam lazım. Yarın yine yazarım belki…


Not:
“Bazı yükler, insanı yere bastırmaz; gökyüzüne bakarken başını eğdirir.”

gönderildi

farklı tarz, farklı bakış açısı O.O

gönderildi

UwU

Görüşmeye katıl

Şimdi yayınlayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Bir hesabınız varsa, şimdi oturum açın.

Misafir
Bu konuyu yanıtla

×   Yapıştırdığınız içerik biçimlendirme içeriyor.   Biçimlendirmeyi Temizle

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömüldü.   Bunun yerine bağlantı olarak görüntüle

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Editör içeriğini temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    • Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Terms of UseGizlilik Politikası